9/17

Derin Odaklı Çalışma

Derin Odaklı Çalışma
Zihnini serbest bırak, pandemi sonrası dönemin getirdiği reflekslerden ve travmalardan uzaklaş. Zihinsel dinginliğe yer aç ve yepyeni bir anlatının peşine düş. Geç kaldık; artık pandemiyle ilgili mesaj vermeyeceğiz. Bu anlatı her yerdeydi, söylenecek her şey söylendi. Şimdi taze bir düşünce biçimiyle, yeni bir bakış açısına ihtiyaç var. Gerekirse içerikleri tamamen değiştiren, heyecan verici fikirler, tasarımlar ve ürünler sunun. Yalnız kalıp odaklanmanın ve ekip arkadaşlarıyla ortak üretimin anlamını yeniden düşünün. Konsantrasyonu ve bilişsel kapasiteye zarar veren açık ofis düzenine karşı, tamamen yeni bir düşünsel yaklaşım... Sessizliğe, birlikte üretmeye ve derin odaklanmaya alan tanıyan bir tasarım dili.

Önümüzdeki zaman, kuşkusuz merak uyandıran ve pek çoğumuz için belirsizliklerle dolu bir dönem. Pandeminin ilk günlerinde, doğanın verdiği bu güçlü mesajdan sonra değişeceğimize dair bir umut belirmişti. Alçakgönüllülük, dostluk, dayanışma gibi insani değerlerin yeniden hatırlanacağına inanılmıştı. Ancak sorunlar derinleştikçe, bu beklentilerin çoğu ne yazık ki karşılık bulmadı. Sınırlar kapandı, birbirine yardım etmesi beklenen uluslar uzaklaştı ve toplumsal atmosferde yabancı düşmanlığı gibi eğilimler daha da görünür hale geldi.

Bu durumun pandeminin bir sonucu değil, aksine onun bu denli zorlu bir sürece dönüşmesinin temel nedenlerinden biri olduğunu açıkça ifade etmeliyiz. Son yıllarda küresel ölçekte güç kazanan otoriter eğilimlerden açık faşizme kadar uzanan vasat politikaların, insanlığın ortak bir sorun karşısında birleşik bir yapı ya da organizasyon altında harekete geçememesinin temelinde yattığı aşikâr. Artık bu ‘büyük sorun’un daha olgun bir evresindeyiz ve bu dönemde en kritik değer empati olacak; yani kendimizi başkasının yerine koyabilme yetisi. Koşullar ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın, bu sürece insanlığımızı koruyarak ve dayanıklılıkla yaklaşmak zorundayız.

Bu bağlamda, içinde bulunduğumuz anın sıkıntı ve kaygılarından sıyrılmak, bunun yerine dingin bir zihinle yeni bir geleceğin anlatısını kurmak kritik bir önem taşır. Ancak bu şekilde, bugünün karanlık ve sert gerçekleriyle yarının umudu arasında dokunaklı bir bağ kurabilir; insan türünün bu gezegendeki varlığını daha saygılı bir hale getirme ihtimalini hayal edebiliriz.

Yeni bir anlatı arayışı, beraberinde yeni örgütlenme biçimlerini, farkındalık seviyelerini, vicdana dair yeni bir bakış açısını; ahlak ve kültürle ilgili taze referansları getirir. Tüm bunlar, günlük yaşantımıza yansıyan, yeni bir değerler sistemi oluşturur.

Bireyler olarak dünyayı bir anda değiştiremeyebiliriz. Ancak yeni bir yaşama duyduğumuz kişisel özlem, bunu nasıl ifade ettiğimiz, ailelerimizde, arkadaşlıklarımızda, içinde çalıştığımız kurumlarda nasıl paylaştığımız ve birlikte nasıl hareket ettiğimiz değişimi başlatacak olan işte budur. Bu defa yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya bir umut zinciri kurabiliriz.

Bu değişim, yerel girişimlerle yeşerecek. Ancak bu kez, sosyal medya araçları ve henüz örgütlenmemiş benzer düşünen bireyler ağı sayesinde, küresel düzeyde birbirine bağlanabilecek. Vasat siyasi dilin bize sürekli farklılıklarımızı hatırlattığı bir çağda, aslında düşündüğümüzden çok daha fazla ortak yanımız olduğunu fark edeceğiz. Farklı kültürel geçmişlerden gelen insanlar, çatışmadan çok ortak ilgi alanlarında buluşabilecek.Yeni bir anlatı, bize daha iyi komşular olmanın yolunu gösterebilir.

Bu geçiş döneminin ardından, çalışma hayatına geri dönmek kaçınılmaz. Ancak bu dönüş, eski koşullarla değil, bambaşka bir anlayışla gerçekleşecek. Yeni koşullar; çalışanların kaygı düzeylerini gözeten, hijyen standartlarını önemseyen ve gerekli fiziksel mesafeyi mümkün kılan bir düzenlemeyi zorunlu kılıyor.

Asıl mesele ise, tüm bu koruyucu önlemleri sağlarken insan etkileşimini mümkün kılmak çünkü insan ilerlemesinin asıl gücü, sosyal bağlarımızda yatıyor. Biz insanlar, bir araya geldiğimizde, fikir alışverişi yaptığımızda, tartıştığımızda ve birlikte ürettiğimizde daha iyi hale geliriz.

Peki bu zamanlarda birbirimize nasıl destek olabiliriz? İlk ve basit cevaplarımız şunlar olabilir:
Saygı duyarak, empati kurarak, doğru bilgilenip birbirimizi doğru bilgilendirerek, zamanın gerçekliğini kabullenerek, toplumun ihtiyaçlarını anlayıp buna uygun, yüzeysel tasarım biçimlerinden öte, tasarım düşüncesiyle geliştirilmiş çözümler sunarak.
Sosyal mesafenin zirvede olduğu bir dönemde bile, daha iyi komşular haline gelebiliriz.

Sözlerimi, hayranlık duyduğum orkestra şeflerinden Nikolaus Harnoncourt’un Beethoven Senfonileri kayıtlarının kapağında okuduğum ve hiç unutmadığım bir cümleyle bitirmek isterim: "Gerçek güzellik yalnızca felaketin kıyısında bulunabilir."

Derin Odaklı Çalışma

Star ClusterÖnceki sayfaya geri dönün

Vizyonumuz

Build Around Life

Koleksiyon logo Icon

İletişimde kalın

Koleksiyon’a dair her tür haber, bilgi için bültenimize kaydolabilirsiniz.

Aranıyor...